1. Anasayfa
  2. Blog
  3. Paris’in En İyi Yeni Restoranları

Paris’in En İyi Yeni Restoranları

«

Paris’in en yeni foodie mekanlarını bulabileceğiniz bu listede, şehrin en iyi sandviçinden, Asya mutfağına, modern Fransız bistrolarından ev yapımı makarnalara uzanıyoruz. Hala acıkmadınız mı? Hemen listenizi hazırlamaya başlayın.

Abri

‘Franco-Japon’ olarak tabir edilen mekanda öğlenleri takım elbiseli, ağır giyimli konuklar görebilirsiniz ama akşamları daha sakin ve günlük kıyafetlerle gelen bol dövmeli misafirleri de var. Japonya doğumlu şef Katsuaki Okiyama, Asya usulü tabaklarını farklı bir estetikle, Fransız etkisinde sunuyor. Taze ve mevsiminde lezzetleri arasında ‘yuzu’ ile marine edilmiş sebzeli ve kahve aromalı uskumru balığı gibi tabaklar var.

Tadılması gerekenler: Paris’in en iyi sandviçi olabilecek domuz tonkatsu, kimchi omlet, erimiş peynir ve umami sosla servis edilen tost.

Auberge Flora

Paris’in en gözü pek kadın şeflerinden biri olarak ünlenen Flora Mikula, şimdi 40 kişilik yeni mekanını işletiyor. Mekanda fiks tadım menülerinden seçebilir ya da günlük rahat bir yemek için barda takılabilirsiniz. Mikula Güney Fransa, İspanya, İtalya, Yunan ve Tunus mutfaklarından esinleniyor.

Tadılması gerekenler: Erimiş burrata eşliğinde gelen ördek tabağı, zeytin ve fava ile birlikte sunulan domuz ızgara ve lavanta tart mutlaka tadılması gerekenler. Ama bu mekandaki tüm sezon menülerine şans vermek gerek.

Bones

Avustralyalı şef James Henry, eski bir İrlanda barından hayata geçirdiği bu mekanda nefis tatlar hazırlıyor. Beyaz mermer barın arkasında 25 koltuk var. Ahşap masalara eski tip lambalar eşlik ediyor. Mutfakları ise açık. Henry kendi sosini yapıyor ve kendi tereyağına batırıyor. Ekmekler de ev yapımı. Restorandaki basit ama tatmin edici lezzetleri kısaca iyi et, iyi sebze olarak tanımlayabiliriz. Tabii stil sahibi sunumlarını da atlamayalım.

Tadılması gerekenler: Menü günlük olarak değişiyor ama Henry’nin yumurta ve somonlu füme alabalığını, bir de karalahanalı ve patatesli güvercinini kaçırmayın.

La Regalade Conservatoire

Yeni açılan Hôtel de Nell’in giriş katında stratejik bir konuma sahip bu adresin şefi Bruno Doucet. Dışarıyı seyreden aydınlık pencereleri, siyah beyaz zemini ve çınar ağacından sandalyeleriyle, 46 kişiyi ağırlıyor.

Doucet’nin imza yemekleri hindistancevizi sütü ve limonotu gibi beklenmedik tatları arka arkaya, Fransız teknikleriyle kullanıyor.

Tadılması gerekenler: Menü devamlı değişiyor ama çok beğenilen şampanya terinlerini mutlaka deneyin.

Roseval

Gerçek yemek severler iyi restoranların artık turistlerin yoğun olduğu merkez bölgelerden uzakta olduğunu iyi biliyor. Dolayısıyla hemen bir metroya atlayın ve Ménil-montant’a doğru yola çıkın. Burada sıcak bir atmosphere sahip, 26 koltuklu beyaz duvarlı şık bir mekan bulacaksınız. Geçen yaz açıldığından bu yana parizyen gurmeleri ağırlayan mekanın iki şefi var. İtalyan şef Simone Tondo ve Amerikan şef Michael Greenwold, yeni dönem Fransız mutfağını bohem bir atmosferde sunuyor. Umami yönünden zengin kat kat tatlar sunan restoranda birbirine geçen lezzetlerin yaşatacağı deneyim ön planda.

Tadılması gerekenler: Ev yapımı makarnaların hepsini deneyin çünkü harikalar! Menünün geri kalanı devamlı değişiyor ama Norveç ıstakozu gününe denk gelirseniz çok şanslısınız.

Semilla

Yeni Zelandalı Drew Harré ve Miamili Juan Sanchez yeni adreslerinde hem lokal hem de turist müşterilerini sevindiriyor. 60 kişilik bu bistroda, taş duvarlar arasında oldukça rahat bir servise, kozmopolit, basit ama lezzetli küçük porsiyonlarda sunumlara ev sahipliği yapıyor.

Genelde ağır ve kremalı et yemekleri sunan bistrolara inat, burada taze ve hafif sebze yemekleri var.

Tadılması gerekenler: ‘Soupe d’agrumes’ isimli özel çorbalarını mutlaka tatmalısınız. Shiitake mantarı kullandıkları tabakları da nefis.

Vivant Table

Restoran işletmecisi deneyimli Pierre Jancou, bu küçük dükkanı 20 kişilik bir restorana dönüştürerek başarılı ve yetenekli genç şef Atsumi Sota ile anlaşmış. Şimdi Japon şefin hazırladığı lezzetler Paris’in en trend tabakları arasında yer alıyor.

Şef Sota, daha önce Joël Robuchon ile New York’ta ve Paris’te çalışmış. Sezon tatlarıyla hazırladığı Japon etkili Fransız bistro yemekleri leziz. Malzemeleri ise organik pazarlardan temin ediyor.

Tadılması gerekenler: Paris’in hemen hemen bütün yeni restoranları gibi, menü sürekli değişiyor. Yeşil gazpacholu uskumrusunu mutlaka denemelisiniz.

Bir Cevap Yaz